Toroslar'ın eteklerinde büyümüş, insandan önce toprağı tanımış bir anadolu çocuğu. Yazmak için yaşayan, bizi sözcükleriyle anlatan bir halk ozanı: "Yaşar Kemal".
Kemal Sadık Gökçeli, 1923 yılının güneş ışıklarının pamuk tarlarının ve meyve ağaçlarının üstünde parıldadığı bir öğlen vakti, Osmaniye’ nin Gökçedam Köyü’ nde bir evde dünyaya geldi. Babası Sadık Efendi hali vakti yerinde bir çiftçiydi. Kemal ve üvey kardeşi Yusuf’ da küçük yaşlarından itibaren kafalarında kasket bellerinde çuval babalarına yardım ediyorlar pamuk tarlalarında beyaz altın topluyorlardı. 78 yaşlarındayken bir Kurban Bayramı’ nda yere devirdiği koyunu kesen eniştesini izliyordu. Ancak kılıç keskinliğindeki bıçağı terli elleri ile tutamayan eniştesi istemeden Kemal’ in sağ gözünü kesiyor, Kemal’ in aydınlık dünyasını karartıyordu. Bir yıl sonra babası ile köy camisinde namaz kılarken onun kanlar içinde yere devrildiğini gördü.
Babasını onlarca kez sırtından bıçaklayarak öldüren onun için tanıdık bir isimdi, kardeşi Yusuf. Büyük çabalarla kendini Burhaniye İlkokulu’ na kaydettirmeyi başardı. Fakat delikanlıydı Kemal, okulda fazla kalamadı. 30 dan fazla işe girip eşkıya tavırları sebebi ile kovulunca ilk trene binip kendisini İstanbul Sirkeci Garı’ na attı. Uzun süre iş arayan Kemal açlıktan ölmek üzereyken
Adana’ dan gelen ahbapları Orhan Kemal ve Arif Dino tarafından Nadir Nadi ile tanıştırıldı ve Cumhuriyet Gazetesi’ nde Yaşar Kemal adı ile röportajları yayınlanmaya başladı. Yayınladığı ilk kitabı Sarı Sıcak’ tan sonra bir roman yazması gerektiğini anladı. Sevdikleri uğruna dağa çıkan amcasının oğlundan feyz aldığı bir eşkıya hikâyesi İnce Mehmet’ i 1953’ ün kışında bitirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder